İnsan diğer canlılar gibi tabiatın ve ekosistemin bir parçası. Dünya yerin merkezindeki çekirdek ve mağmadan yerüstüne; yerüstünde dağlar, okyanuslar, akarsular ve ovalardan dünyayı çepeçevre saran hava katmanlarına kadar her an yaşayan, soluk alan, hareket eden canlı bir varlık. İyi ki soluk alıyor, hareket ediyor. Eğer hareket etmese, yerbilim uzmanları dünyada yaşamın mümkün olmayacağını, sona ereceğini söylüyorlar.

Yeryüzünde meydana gelen olaylar, hava ve iklim değişiklikleri dünyada canlılar için yaşamı mümkün kılıyor. Yağmur, kar, güneş, fırtına, rüzgar, karaların ve denizlerin ısınıp soğuması, mevsimlerin birbirini kovalaması ekosistemin bir bütün olarak yenilendiğini gösteriyor. İnsanlar, bitkiler, hayvanlar bu döngü içinde birbirini tamamlıyor. Yeryüzünün farklı yerlerinde yaşam binbir çeşitlilik ve güzellik içinde sürüyor.

Fakat insan dediğimiz, bir yönüyle meleklerden üstün, bir yönüyle de aşağıların aşağısı olabilen varlık kendi yaptıklarından dolayı sadece doğa üzerinde değil, aynı zamanda kendi toplumunda da büyük yıkımlara ve acılara sebep olabiliyor. 

Başta depremler olmak üzere, doğal yangınlar, seller, kasırgalar, çığlar, heyelanlar yeryüzü hareketlerinin bir parçası. İnsan bu büyük doğa olayları ile barışık yaşadığında, bu olaylara karşı makul, uygulanabilir ve sürdürülebilir tedbirler aldığında büyük yıkımlara yol açabilen bu olaylar ile baş edip, doğa ile uyumlu yaşayabiliyor. Ya da, bencil, kişisel kısa süreli menfaatlerinin peşine düşerek, yeterince ve gereğince tedbir almıyor. 7'den 70'e bütün bir toplum olarak topyekün hazırlık yapmıyor, gerekli özeni göstermiyor. Birbirini tam ve doğru bilgilendirmiyor. Kurallarını dürüstçe koyup hep birlikte saygı gösterecek şekilde uygulamıyor, inanarak eğitim ve uygulamalar yapmıyor. Kültürünü, zihniyetini, yaşam biçimini buna göre şekillendirmiyor. Bunun sonucunda ise binlerce, on binlerce canını ve haddi hesabı olmayan kaynağını malını ya depremde, ya selde, ya yangında, ya çığ veya heyelanlarda kaybediyor.

Böylesi bir toplum felaketle yüzleştiğinde çaresiz kalıyor, herkes travmanın etkisiyle sağa sola koşuyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor, acılar içinde ağıtlar yakıyor. Acılar geçiyor, yine tedbir almıyor, yine açgözlü şekilde şahsi menfaatler peşine düşüyor. Yine felaketler yaşanıyor, yine acılar arşı âlâya yükseliyor, yine ağıtlar yakılıyor.

Dünya dönmeye devam ettikçe, bu dünyada yaşam sürdükçe doğa olayları gerçekleşmeye devam edecek. Depremler olacak, seller olacak, yangınlar olacak, çığ ve heyelan olacak. İnsanların açgözlülüğünden dolayı şimdi, kuraklık ve iklim krizinin de etkisiyle belki daha vahim, daha yıkıcı şekilde yaşanacak.

Ülkemiz ve Biz olarak meselelere çözüm odaklı yaklaşmak, meselelerimizi sümen altı etmeden hep birlikte konuşmak, fikirler geliştirmek ve mümkün olduğunca bilgilendirme ve uygulanabilir kampanyalar yapmak amacıyla Afet ve Kriz Çalışma Grubu oluşturduk.

Afet ve Kriz Çalışma Grubu başta depremler olmak üzere, seller, yangınlar, çığlar, heyelanlar, kuraklık, iklim krizi gibi tüm dünyayı ve canlıların yaşamını derinden etkileyen doğa olaylarının felakete dönüşmemesi için neler yapılabileceği, etkilerinin nasıl azaltılabileceği, bu afetlerden önce, afet sırasında ve sonrasında nasıl hareket etmek gerektiği konularında çalışmalar gerçekleştirecek.

Siz de Afet ve Kriz Çalışma Grubu'na katılmak veya yapılacak kampanyalara katkıda bulunmak isterseniz, aşağıdaki formları kullanarak bizimle iletişim kurun.

Hep birlikte afetlerden, felaketlerden, acılardan, kaza ve belalardan korunan huzurlu, güvenli bir ülke ve toplum inşasına destek olalım.

ÇALIŞMA GRUBU İLE İLGİLİ ATÖLYELER

 Arama Kurtarma Eğitim Atölyesi